İnferno 6 Oburlar

 




Oburlar

 

O ikisinin üzüntüsü benim aklımı karıştırmıştı;

Kendime geldiğimde yeni fırtınalar; fırtınaya tutulmuş yeni ruhlar gördüm.

Ben hareket ettikçe onlar da etrafımda dönüyorlardı.

Baktığım her yerde onlar vardı;

Böylece üçüncü halkaya gelmiştik.

 

Ağır bir yağmur hiç durmaksızın yağıyor; soğuk, belalı,

Hiç değişmeden, hiç azalmadan; hiç çoğalmadan yağıyor...

 

Pis sudan yağmur ve kocaman dolu parçaları;

Pis havadan kar oluşuyordu.

Toprak kötü kokuyor, ıslandıkça daha beter oluyordu.

 

Cerberus, acayip yaratık, zalimce, üç ağzından birden,

Yerde sürünen çamura batmış ruhlara doğru, kurt gibi uluyordu.

 

Kırmızı gözleri, siyah yağlı sakalı vardı; karnı şiş, pençeleri kocamandı.

Onu gören kaçıyordu.

Yağmur altında ruhlar da hayvanlar gibi sesler çıkarıyor;

Yağıştan kurtulmak için birbirlerini siper almaya çalışıyor, dönüp duruyorlardı.

 

Cerberus, pis solucan, bizi görünce

üç ağızından birden sövmeye başladı.

Her yeri nefretle titriyordu;

 

Liderim ellerini açtı kocaman, yerden bolca çamur alarak,

Canavarın ağızlarına doğru fırlattı.

 

Kemik için havlayan köpeğin istediği verilince, hemen sakinleşip kemiğe yumulması gibi

Susup yemeğe başladı.

 

Onun susması ruhları mutlu etti;

“Keşke sağır olsak da, bunu duymasak” diyorlardı.

 

Ağır yağmurun altında, hepsi yerde sürünen ruhlar arasında yürüyorduk,

Et- kemik, insan şeklinde ama hiçbir şeydiler...

 

İçlerinden sadece biri, bizi görür görmez, doğrularak oturur duruma geldi.

 

“İnferno’ dan geçmekte olan ruh, lütfen döndüğünde benden bahset;

Ben daha oradayken, doğmuştun sen” dedi bana.

 

“Çekmekte olduğun acıdan olacak tanıyamadım seni” dedim;

“Sanki hiç birbirimizi tanımıyor gibiyiz.

Ama bana kendini tanıt ve niye burada olduğunu; bu acıyı çekmekte olduğunu anlat!

Bundan beteri varsa da, bu kadar iğrenç değildir.”

 

“Güneşin altında yaşarken, o şehirde, kıskançlık hüküm sürüyordu;

Senin şehrin, aynı zamanda benim şehrimdi.

Orada bana Ciacco (Domuz) derlerdi.

Oburluk cezası çekmekteyim

Dertli bir ruhum ama yalnız değilim,

Buradakilerin hepsi aynı dertten mustarip,

Benimle aynı suçun cezasını çekmekteler.”

 

Daha fazla bir şey demedi. Ben sordum;

“Ciacco, o kadar perişan haldesin ki; senin haline ağlıyorum,

Ama söyle bana; eğer söyleyebilirsen,

Ne olacak o bölünmüş şehrin hali?

Orada adil kimse var mı? Niye bu kadar bölündü o şehir?”

 

“Pek çok kavga olacak ve çok kan dökülecek;

Kırsaldaki parti (Beyazlar- Dante’nin partisi),

 Diğerini (Siyahlar) atmak için şiddete başvuracak.

 

Ama sonra hakimiyeti kaybedecek.

Üç sene içinde, öbür parti muzaffer olacak.

O tarafsız gözükenin sayesinde. (Papa Boniface)

 

Bu parti (siyahlar) diğerini yere batıracak.

Kendi kafası da göklerde,

Suçlamalar olacak. Senelerce şikâyet edecekler.

 

Bir, iki iyi var aralarında, ama o kadar.

İsmini duymazsın bile onların.

Kıskançlık, Aç gözlülük ve Kibir,

Üç günah, o şehrin yangınının nedeni.”

 

Böyle bitirdi sözlerini.

 

Dedim ki; “Biraz daha bilgi alabilir miyim senden?

Ne oldu iki onurlu adama; Farinata ve Tegghiaio’ ya

Jacopa ve Rusticcucci’ ye; Arrigo ve Mosca’ ya?

Ve iyi olmaya kararlı olanlara?

Şimdi neredeler? Belki görürüz onları.”

 

Cennette mi, yoksa Cehennemde mi olduklarını öğrenmek istiyordum.

 

“En karanlık ruhların arasındalar.

Değişik günahlardan dolayı, Cehennemin dibini boyladılar.

Eğer o kadar derine inersen görürsün onları.

 

Ama o tatlı dünyaya geri dönersen, yalvarırım sana,

İnsanlara benden bahset.

Artık daha bir şey söylemem, boşuna sorma.”

 

Şaşı gözlerinin biriyle, baktı bir müddet,

Sonra başını eğip, yüzüstü gene çamura yattı. Diğer körlerin arasına...

 

“Artık kalkmaz;” dedi Virgil;

Taa ki Sur’a üfleninceye ve karşı çıkılmaz Otorite gelip de, herkes ete kemiğe bürünene kadar.

O zaman gömüldükleri yeri bulurlar. Ve son hüküm okunur.”

 

Bu yapışkan çamurdan geçtik.

Ruhların çamura bulandığı yerden, yavaşça yürüyorduk,

 

Ona sordum:

“Efendim hesap günü gelip de, son hüküm verilince ne olacak?

Bunların durumu daha iyi mi olacak, daha kötü mü?

Ya da aynı mı kalacak?”

 

“Biliyorsun sen bunları; ‘İlmini hatırla!” dedi.

“Bir şey mükemmel halini alınca, acı da, haz da artar.

Bunlar günahkardır; hiç bir zaman mükemmelliğe eremezler, ama yaklaşacaklar.”

 

O halkayı dönmeye devam ettik.

Pek çok şey anlattı bana.

 Tekrar inişe geçilen yere geldik sonunda,

Ve Zenginlik Tanrısı Pluto’ yu,

Büyük düşmanı gördük.

 

 

Dali


Yorum

 

Geçen kantoda Francesca ve Paolo’ nun durumuna üzülen Dante bayılmıştı. Burada uyandığında acı çeken ruhlar görüyor.

 

AMOR tersinden okunduğunda ROMA oluyor demiştik. Burada siyasi hırsından dolayı kendine hâkim olamayanlar, aklı bir kenara bırakıp, hırsın etkisinde kalanlar var.

Komedya ’da 6. Kantolar Siyasi kantolar olarak bilinir. İnferno 6 Floransa’yı, Purgatorio (Araf) 6 İtalya’yı, Paradiso 6 İmparatorluğu anlatır.

 

Şairler bu bölümde oburlar kısmına geldiler. Bu kanto da, bir önceki gibi bedenle ilgili. Yeme içmede ölçüyü kaçıranlar, aklını kullanıp durmayı bilemeyenler, nefse hâkim olmayanlar burada.

 

İlk mısralar uykudan uyanmayı, bilinçlenmeyi, aklının başına gelmesini anlatıyor. Akıl kelimesiyle ölçü kelimesi Latince’ de aynı kökenden geliyor. Aklını kullanmakla, ölçülülük birbiriyle bağlantılı.

 

Oburluktan kasıt, bencil olmak, bir şey üretmeyip, hep yemek. Eti kemiği varmış gibi, insan suretindeler ama içleri boş; kendileri bir şey değil bu kişiler.

Hep cebini doldurmaya bakıyor; halka hizmet etmek umurunda değil.

 

Cezaları pislik içinde olmak; pislik yağmuru altında kalmak.

 

 Yağmur yağdığında çiftçiler sevinir; “rahmet yağıyor” der. Toprağı güzel bir koku kaplar; bereketi simgeler, iyi ürün almak için dua ederler. Yağmurda yürümek insanı rahatlatır, mutlu eder.

Ama buradaki durum tamamen tersi; pislik yağdıkça topraktan da kötü koku geliyor. Kokuşmuşluk çürümüşlük var, bir şey üretmiyor.

 

Devlet de, toplumsal organizasyonlar da, insan vücuduna benzetiliyor. Beden “corp” kelimesi Corporation; Corps- diplomatiques (Diplomatic corps) gibi terimlerin de kaynağı. Bir topluluğun bütününü ifade ediyor.

 

 İnsan bedeninden Floransa’ya, o şehir devletinin kişiliğine, o şehirde yaşayan insan topluluğuna geçiş var.

Dante orada gördüğü Floransa’ lı Ciacco ile konuşuyor. Bütün ruhlar yerde sürünürken, Ciacco Dante ve Virgil’ in konuşmasını duyunca yattığı yerden doğrulup, Dante ’yle konuşmak istiyor.

Dante ilk başta onu tanıyamıyor, pislik içinde ve çektiği acıdan yüzü değişmiş, tanınmayacak hale gelmiş. Konuşunca Ciacco olduğunu anlıyor. Bu kişinin lakabı Domuz manasına geliyor.

İnferno’ daki ruhlar gelecekten haber verebiliyorlar. Dante, O’na Floransa’ yı ve birbiriyle rakip iki parti arasındaki iç savaşı soruyor.

 

Ciacco iki partiden, Beyazların önce, siyahları şehirden süreceğini fakat, daha sonra Siyahların üstünlük kazanarak, bu defa onların Beyazları süreceğini anlatıyor.

Beyazlar Dante’ nin Partisi ve Dante bu gurupla beraber bir daha geri dönmemecesine Floransa’ dan sürülecek.

 

İnferno’ nun yazılmaya başlandığı tarih 1307; fakat eserde yazılan olayların başlangıç tarihi 1300, dolayısıyla bu olayları zaten yaşamış Dante ama geriden başlattığı için bu Ciacco’ nun kehaneti gibi yazılmış. Böyle bir teknik kullanıyor.

Dante daha sonra Floransa’dan tanıdığı diğer ruhların akıbetini soruyor, onların da Cehennem de olduğunu öğreniyor.

 

Cerberus

 

Mitolojide zenginlik Tanrısı Pluto’ nun köpeğidir; üç kafası, üç ağzıyla oburluk timsali ve yeraltı dünyasının bekçisidir. İçeri giren kimseyi dışarı bırakmıyor. Mafya babalarının fedailerini hatırlatıyor.

 

İlmini hatırla

 

Virgil burada Aristo felsefesini kastediyor. İnsanın ruh ve beden bütünlüğüyle mükemmele erişeceğini söylüyor.

 

 

 


Comments

Popular posts from this blog

İnferno 4 Felsefe Evi- Limbo

İnferno 2 İniş