ARAF KANTO 1

 

 


 

                                               

 DAHA İYİ SULAR

 

 

Karanlık ve acımasız denizden sonra daha iyi sulara yelken açtık;

Şimdi insanın ruhundan günahı atması ve Cennet'e yükselebilmesi için kendisine verilmiş

“İkinci Krallığı” anlatma zamanı.

Kutsal ilham perileri bana yardım edin, ölü şiiri diriltelim,

Doğudan, safirin tatlı mavisi ufku kaplamakta,

Saflığı ve mükemmel parıltısıyla gözler için bir şölen.

O karanlık, havasız, ruhumu basan, gözümün nurunu körelten,

Ölü yerden çıktıktan sonra,

Gözlerim bu güzelliklere yeniden açılıyor.

Aşkın etkisini çoğaltan gezegen (Venüs) bütün doğuyu ışığıyla gülümsetiyor.

Artık balık burcuna girme zamanı.

Sağıma dönüp, diğer kutba bakıyorum.

İlk insandan beri kimseye görünmeyen dört yıldızı görüyorum,

Gökyüzü onlarla parlıyor.

Bu yıldızlar ancak güney yarım küreden görülebilir.

Yıldızlara bakmaya ara verip de, başımı çevirdiğimde.

Yalnız bir adam gördüm.

Eski bir adamdı, duruşu bende büyük bir saygı uyandırdı.

Öyle bir saygı ki, hiçbir babanın evladından bekleyemeyeceği kadar.

Saçı sakalı beyazlamış ve uzundu, göğsüne kadar iniyordu,

Yukarıdan, dört yıldızdan inen nurla yüzü parıldıyordu.

 

Bana döndü ve “Karanlık vadiden tırmanan iki kişi siz kimsiniz?

 Cehennem’ den mi kaçtınız? Sizi buraya kim getirdi?

Karanlık vadiden kaçışınızda size kim ışık tuttu?

O vadi ki, her zaman karanlıkta kalacaktır. Çukurun kanunları mı değişti?

Cennet’ten yeni bir karar mı çıktı ki;

Cehennemlikler benim kayalıklarıma tırmanabiliyor?”

 

Tam bu sırada Üstadım bana saygıyla eğilmem için işaret etti

Ve ona cevap verdi:

 

“Ben buraya ne kendi irademle, ne de kendi kuvvetimle geldim,

Karanlık gününde bu adama yardım etmem için

Cennetlik bir hanım beni buraya gönderdi.

Ama daha fazlasını öğrenmek isterseniz anlatayım;

Bütün deliliğiyle sona yanaşmasına rağmen,

Bu adam henüz ömrünün son saatini doldurmamıştır.

Onun ruhunu selamete ulaştırmasına yardım etmek için gönderildim ben;

Buradan başka da yol yoktur. Ona suçluları gösterdim.

Şimdi de sizin idareniz altında bulunan ruhları göstermek istiyorum,

Çile çekenleri görmek onu arındıracaktır.

Hepsini anlatmak uzun sürer ama bize emir Cennet’ ten geldi

Bizim buraya gelmemiz sizi memnun eder mi?

Buradan geçerek özgürlüğüne kavuşacak olan bu adama müsaade eder misiniz?

Siz ki, özgürlüğün değerini bilen, özgürlük için Utica’ da hayatını feda edensiniz!

Bu sebeple ölüm size tatlı gelmişti, bedenininizi bu uğurda kurban etmiştiniz.

O beden ki; kıyamet günü canlanacak parıldayacaktır.

Biz buraya gelmekle bir kanunu ihlal etmiyoruz,

Bu adam hâlâ yaşıyor.

Ben de Minos’ un idare ettiği Limbo’dan geliyorum

Orada sizin Marcia’nız da var; hep size dua ediyor.

Onun hatırına bize müsaade edin.”

 

Dünyadayken Marcia ya bakmak beni mutlu ederdi,

Ne istediyse yaptım. Şimdi kötü ırmağın öbür tarafına düşmüş,

Onun duasının bana artık faydası yoktur.

Ben göreve başladığımda kanun buydu ama söylediğin gibi

Cennet’teki Hanım size müsaade çıkarttıysa, bana övgü dolu sözler söylemenize gerek yok.

Sadece söylemeniz kâfi. Gidin bakalım!

Şimdi bu adama kılavuzluk et, önce eteklerinizi toplayın ve gidip yıkanın.

Çünkü gözlerinizde hâlâ Cehennemin sisi varken,

Cennetin kapısını bekleyen meleğin huzuruna çıkmanız doğru olmaz.” Dedi Cato.

 

Dalgaların vurduğu kıyıda, yumuşak çamurun içinde sazlar büyüyordu,

Orada ağaç yoktu. “Bu tarafa geri dönmeyin, ışığı takip edin,

 Doğan güneş size daha kolay bir yol gösterecektir

Bunu söyledikten sonra yaşlı adam sessizce gözden kayboldu.

 

Ben ayağa kalkarak rehberimin yanına gittim.

O da; “Beni takip et; hafif eğimli bir tepeyi tırmanacağız” dedi.

Gün doğdu bütün ihtişamıyla ve ben uzaktan denizin gürültüsünü duydum

Uzaklaşmış oldukları yolu tekrar bulmak isteyen,

O yoldan ayrı geçirdikleri zamanı kayıp sayan iki adam gibi,

O yalnız vadide geniş adımlarla ilerledik.

Kuytu bir yere geldiğimizde; daha güneş ısıtmamıştı.

Bitkilerin üzerindeki çiğle Virgil ellerini ıslattı.

Maksadını anlayınca gözlerimden yaşlar süzülerek yüzümü ona çevirdim;

Ve üstadım Cehennemin kirini yüzümden temizleyerek,

Yüzümün eski rengine dönmesini sağladı.

Yerden bir saz kopararak, belime kemer yaptı.

 

Yerde sazın söküldüğü yerden hemen bir yenisi çıktı...

 

 


YORUM

 

 

 

Araf’ı bir dağ olarak anlatmak Hristiyan dünyasında ilk defa Dante ile başlıyor. Kuran’ı okumamış olan bazı yorumcular, bu kavramı Dante’nin icadı olarak anlıyorlar. Fakat bilindiği gibi Araf, Arapça ’da yükseklik anlamına geliyor ve İngilizce tercümelerde The Heights olarak çevriliyor Araf suresi.

 

Dante’nin coğrafyasına göre, o dönemde henüz coğrafi keşifler yapılmadığı için güney yarım küre sadece denizlerden oluşuyor ve bu okyanusun ortasında bir ada, Araf oluyor.

 

İnferno’ nun ilk bölümünde Dante, Virgil’e rastlamıştı Araf’ın ilk bölümünde ise gene Klasik dönemden Roma devlet adamı Cato ile karşılaşıyor. Cato Araf’ın valisi gibi bir konumda. Bu şaşırtıcı bir durum çünkü klasik edebiyatta başlangıcı simgeleyen kişiler gençler olur. Araf kıyılarında şairleri genç kız ve delikanlıların karşılaması beklenirdi.

Cato, yaşlı bilge bir kişi. Hazreti İsa’dan önce pagan döneminde yaşamış. Bu durumda Virgil ile birlikte, (virtous pagans) erdemli paganları barındıran Limbo ’da olması gerekirdi. İntihar ettiğini düşünecek olursak, diğer intihar eden ruhlarla beraber İnferno 13’de ağaca döndürülmüş halde bulunması gerekirdi.

 

Ama Dante öyle yapmamış. Belki Roma devrinde paganlarda intihar günah olarak kabul edilmediği erdemli bir davranış olarak görüldüğü için olsa gerek, Cato ’yu intihar edenlerle birlikte tutmamış.

 

Erdemli Paganların olduğu Limbo’ ya da almamış.

Bu durum bir tezat teşkil ediyor Virgil ’in durumuyla.

Çünkü Virgil, Limbo ’da bulunmasını sadece Hristiyanlıktan önce doğmuş olması ve vaftiz olmamış olmasıyla açıklıyordu. “Benim burada olmam için hiçbir günahım yok” diyordu.

Cato da aynı durumda ama O, Araf’ta üstelik yönetici durumunda. Bundan önemlisi ileride Cennet’in en üst makamında bulunan tahtlarda olacağı müjdeleniyor.

Siyasi açıdan bakacak olursak, bu kanto İnferno 34’ün devamı niteliğinde. Orada Sezar’ı öldüren Cassius ve Brütüs şeytanın ağzında çiğnenmek suretiyle cezalandırılırken, iç savaşta Sezar’a karşı savaşmış olan Cato, Cennetle müjdeleniyor.

 

Burada görüyoruz ki, Dante her zaman şaşırtma vermeyi seviyor, daha önce kendi koyduğu kuralları da ihlal ediyor. Her bir kanto bağımsız bir bölüm gibi farklı tarzda gelişiyor.

Cato bir kanun adamı olduğu rüşvet almadığı, prensiplerinden taviz vermediği ve Roma devrinde en saygın devlet adamlarından biri olduğu içim burada yönetici konumunda.

 

Dante ve Virgil büyük bir mücadeleden sonra Cehennem ‘den çıkmayı başararak Araf kıyılarına varıyorlar. Kural olarak Araf’a yalnızca deniz yoluyla gelinebiliyor. Hayatını kaybedenler eğer Cehennem’e gideceklerse mitolojideki Acheron ırmağının kıyısına varıyorlar ve kayıkçı Charon tarafından karşıya geçiriliyorlar.

Eğer kurtulmuş ruhlardansalar, yani günahkâr değil, Cehennem’e düşmemiş, o zaman bir melek tarafından uçarcasına bir hızla Araf kayalıklarına varıyorlar. Normalde buraya ulaşmanın tek yolu bu.

Ama şairler bir başka yoldan yani Cehennem ’den arzın derinliklerinden geldiler.

Arzın merkezi, ağırlığın merkezi olarak tanımlandı. Bu hem fizik olarak böyle, dünyanın ağırlığının merkezi olarak düşündüğümüzde, hem de dini açıdan günah ruhun üzerinde bir ağırlık olarak kabul edildiği için, Cehennem’in dibi en fazla ağırlığın hissedildiği, en büyük günahkarların bulunduğu yer.

O karanlıktan sonra Araf kıyısında yüzeye çıktıklarında çok güzel bir manzarayla karşılaşıyorlar.

Parlak bir gökyüzü ve okyanusun güzelliği onları cezbediyor.

Bu güzelliği anlatabilmek için Dante ilham perilerinden yardım istiyor.

 

Vakit Paskalya zamanı, Kutsal Pazar, yani Hazreti İsa’nın dirildiği gün. Yeni bir başlangıcı temsil ediyor. Sabahın erken saatleri. Gökte gördükleri dört yıldız felsefedeki dört erdemi temsil ediyor ve bu yıldızlar Cato’nun yüzünü aydınlatıyor.

Cato şairlere nasıl olup da buraya gelebildiklerini soruyor. Acaba bir kanun ihlali mi var diye merak ediyor. Virgil, özel izinle geldiklerini anlatıyor ve kendisinin geldiği yerde yani Limbo ’da diğer paganlarla beraber, Cato’nun eski eşi Marcia ’nın da bulunduğunu söylüyor. Cato arzu ederse selamını götürecek.

Ancak Cato artık geriye bakma taraftarı değil. “Dünyadayken Marcia ’ya bakmak beni mutlu ederdi” diyor ama Marcia artık ayrı yerde, onunla bir alakası kalmamış.

“Eğer Cennet’ten size özel izin çıktıysa başka bir şey söylemenize gerek yok gidebilirsiniz” diyor. Yani özel bir ahbaplık kurmaya, iltifat etmeye gerek yok. Kanun neyse o uygulanacak.

Yalnız şairlerin geri dönüp, ırmak kıyısında ellerini yüzlerini yıkamaları Cehennem’in kirinden kurtulmaları gerek.

 

Virgil elini bitkilerin üzerindeki çiğ ile ıslatıp Dante’nin yüzünü temizliyor.

Bundan sonra yerden saz kopartıp, beline kemer yapmasını istiyor.

Kemer Fransiskanlarda gördüğümüz gibi tevazu simgesi, nefse hâkim olmayı gösteriyor.

Sazlar da tevazu simgesi çünkü rüzgârda başını eğip toprağa yaklaşıyor.

Araf’a gidebilmek için Kibirden uzaklaşmak mütevazı olmak gerekli.

 

Bir başka özellik Roma devrinde savaşa gidenlerin eteklerini toplayıp şort haline getirmeleri bellerinde bir kemerle bağlamaları eteklerini topla- gird your loins- terimi kollarını sıva terimi gibi, bir işe hazırlık, zor bir işe başlama manasına da geliyor.

Onların sazı kopardıkları yerde hemen yeni bir saz daha bitiyor. Çünkü burası umudu ve yaşamı simgeliyor.

 

 

Comments

Popular posts from this blog

İnferno 4 Felsefe Evi- Limbo

İnferno 2 İniş

İnferno 6 Oburlar