INFERNO KANTO 32
HAİNLER
Eğer daha sert, daha korkutucu kelimelerim olsaydı,
Cehennemin taa dibini daha kolay anlatabilirdim.
Olmadığına göre, biraz isteksizce başlıyorum. Kolay değil, evrenin dibi burası,
Anlatmakta dil, ancak çocuk dili gibi kalır. Belki, ilham perileri yardım edebilir bize.
Kuyunun karanlık dibindeydik. Devlerin ayağının altından daha aşağılara
indik.
Duvara bakarken, bir ses duydum: “Nereye gittiğine dikkat et!Önüne bak, zavallı kafalara çarpma”
Dönüp baktığımda, ayağımın altında cam gibi parlayan bir buz tabakası
gördüm,
Ne Tuna nehri, ne de Don ırmağı böyle kalın buz tutmuştur.
Sudan başlarını çıkarmış, kurbağalara gibi, bu buzun üzerinde, zavallı kafalar vardı.
Boyundan aşağısı, buzda sıkışıp kalmıştı;
Yüzleri utançtan kızarmış, dişleri soğuktan birbirine çarpmaktaydı.
Leylek gibi, takır takır ses çıkarıyorlardı.
Hepsinin başı öne eğik, kalplerinde acı,
Gözleri yaşlı, takırdayan ağızlarıyla, ayna gibi olan buza günah
çıkartıyorlardı.
Etrafıma bakınca, ayağımın dibinde, kafa kafaya vermiş iki kişi gördüm.
O kadar yakındılar ki; saçları birbirine dolanmıştı.
“Kimsiniz siz, böyle göğüs göğse duran?”
İkisi birden, güçlükle başlarını kaldırdı cevap vermek istercesine,
O ana kadar tutmakta oldukları gözyaşları, gözlerinden fışkırdı;
Soğuktan donup, göz kapaklarını kapadı.
Acıdan öyle vahşileştiler ki; keçi gibi, kafalarını tokuşturdular.
Kulakları donmuş olan bir başkası,
“Ne bakıyorsun, niye bizi seyrediyorsun?” dedi, kafası öne eğik.
“Bunların kim olduğunu merak ediyorsan, söyleyeyim,
Bisenzio
vadisinin sahibi Albert’in oğullarıdır bunlar. Ana- baba bir, kardeşler.
Bütün Caina’ yı arasan, buraya bunlar kadar layık birisini
bulamazsın.
Bunlar Kral Arthur’un ikiye biçtiği
yeğeninden,
Focacia'dan, Sassolo’ dan beterdir.
Ben Camicion de Pazzi’ydim hayatta,
Carlin’i beklerim burada. Onun günahları yanında, benimkiler az kalır.”
Camicon’nun yanından ayrılınca, soğuktan
yüzleri morarmış binlercesini daha gördüm.
Bütün ağırlığın merkezine vardığımızda, o daimî gölgede titrerken,
Artık isteyerek mi oldu; kader mi, kaza mı, her nasılsa,
Rehberimin arkasından giderken, ayağım sertçe- günahkarlardan birinin suratına- çarptı.
Ağlayarak bağırdı, adam: “Niye beni tekmeliyorsun?
Montaperti’ nin intikamını almaya mı yolladılar seni? Öyle değilse niye acıma, acı katıyorsun?”
“Efendim, bana biraz müsaade eder misiniz?
Kafamdaki şüpheyi gidereyim; sonra yine sizin hızınıza uyarım.” dedim Virgil’e.
Rehberim durdu hemen. Adama,
“sen kimsin, niye herkese küfrediyorsun?” dedim
O da bana, “Asıl sen kimsin, buradan milleti tekmeleyerek geçiyorsun.
Sanki yaşayan bir adam gibi.” dedi.
“Ben yaşıyorum. Eğer şansın varsa, yukarıda, isminin anılmasını istiyorsan,
Kitabıma seni de yazarım.” dedim.
“Hayır, tam tersine, yukarıda adımın anılmasını istemem.
Bırak beni kendi halime, bu buzun içinde yatanlarla nasıl konuşulacağını bilmiyorsun.”
Eğildim saçına yapıştım, o hayvanın,
“Sen kimsin, doğruyu söyle, yoksa yolarım kafandaki saçı” dedim.
“Kel de bıraksan beni, ne kim olduğumu söylerim sana; ne de yüzümü
gösteririm,
İstersen beynimi oy!”
Zaten saçını sıkıca tutmuştum, bir avuç yoldum. Köpek gibi inledi.
Ama yüzünü benden uzak tuttu.
Diğeri bağırdı: “Hangi şeytan
dokundu sana Boccia?
Dişlerinin takırtısı yetmedi, şimdi de uluyor musun?”
Adamın kim olduğunu anlamıştım: “Seni hain! Artık bir şey demen gerekmez!
Utanmaz, seni rezil etmek için, ne halde olduğunu anlatacağım, dönünce”
“Ne dersen de, ama git başımdan;
İlla, Dünya’ya döneceksen, şuradaki yakışıklıyla konuşmadan dönme;
Onun çok söyleyecek lafı var. Fransızlardan aldığı rüşvetin bedelini ödüyor burada.
Buoso da Duera’ yı gördüm
dersin.
Manavda tezgâhta serin tutulan marul gibi yatıyordu buzun üzerinde
kafası...
Bu kışı burada geçiren başkaları da var:
Floransalı Guelp’lerin kafasını kestiği Beccheria da burada, tam yanında
duruyor.
Ghibellinlere ihanet eden Gianni de burada, az ileride;
Roland’a ihanet eden Ganelon ve Bolonyalılar girsin diye,
Şafakta Faenza’nın kapılarını açan Tebaldello da, hepsi burada...”
YORUM
Dante, Cehennem’in bu bölümünü anlatmak için, kaba, sert ağır kelimelere
ihtiyaç duyuyor. Buraya öyle bir lisan lazım çünkü burası buzla kaplı olan
Cehennem’in kardeş katillerini içine aldığı Caina bölümü. Francesca ve Paolo
’nun hikayesinde ilk olarak varlığından haberdar olduğumuz Caina, ismini
Habil’le Kabil’in hikayesinden alıyor. Hazreti Adem’le Havva’nın oğlu,
dünyadaki ilk kardeş katili Kabil (Caine)in ismi Cehennem’in bu bölümüne
verilmiş.
Kalplerindeki soğukluğa uygun olarak buradaki günahkârlar boyunlarından aşağı kalan kısımları buza gömülmüş üzere bulunuyorlar. Burada ateş değil, soğuk hâkim. Dante, buzun üzerindeki başlara çarpmaması için bir günahkâr tarafından uyarılıyor. Durumu hayretle fark ediyor, bu kişilerin başlarının öne eğik, adeta günah çıkarır vaziyette olduğunu görüyor. Hava o kadar soğuk ki, günahkarların gözyaşları gözlerinin içerisinde donduğu için göz kapakları kapanmıyor. Dişleri takırdıyor.
Burada göğüs göğse, kafaları birbirine değmiş vaziyete olan iki kişi
görüyorlar, kim olduklarını sorunca, onların kardeş olduğunu dünyada
kavga ettikleri gibi, burada da kafalarını keçi gibi tokuşturmakta olduklarını
öğreniyor. Huylu huyundan vazgeçmiyor.
Dante’nin ayağı birisinin başına çarpıyor, adam öfkeyle onun kim olduğunu ve Cehennem’ de ne aradığını soruyor. Dante, adamın ismini öğrenmek isteyince günahkâr reddediyor. Dünyada Dante’nin adını anmasını istemiyor. Burada Dante’nin öfkelendiğini görüyoruz. İronik bir şekilde Cehennem ’de öfkesine kurban olanların yanındayken, kendisi de öfkelenerek adamın saçlarına yapışıp, kim olduğunu söylemesini istiyor.
Adam kesinlikle ret ediyor ama başka bir ruh ona ismiyle hitap edince,
Dante bu ruhun isminin Bocca olduğunu öğrenmiş oluyor. Bocca, Floransa’ya
ihanet edenlerden biri. Dante dünyada bu kişinin Cehennem ’de nasıl ağır bir
biçimde cezalandırıldığını anlatacağını söylüyor.

Comments
Post a Comment